x

Çevre Vergileri ve Gelişmiş Ülkelerdeki Uygulaması1 ( Vergi Dünyası Şubat 2001 - 234)

Çevre Vergileri ve Gelişmiş Ülkelerdeki Uygulaması1

M. Bahattin KULU
Gelirler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı

Son on yılda gelişmiş ülkelerde çevrenin korunması için, ekonomik araçların kullanılmasında büyük artış olduğu gözlemlenmektedir. Özellikle bu durum, yeşil vergi reformu gibi vergilemeye ait mali araçların kullanılmasıyla sağlanmıştır. Eğer yeşil vergi reformları iyi düzenlenir ve uygulanırsa , ekonominin daha iyi işlemesine yardım edeceği kesindir.
1.  Çevre Vergileri ve Yeşil Vergi Reformu:
Ülkeler kendi ekonomik yapılarının daha esnek ve verimli olmasını arzulamaktadırlar. Bu durum , vergi sisteminin uyarlanması, pazar esnekliğinin artırılması ve çevre politikalarının daha etkin olmasıyla gerçekleştirilecek bir hedeftir. OECD ülkelerinde 1980 'lerin sonlarından itibaren önemli vergi reformları yapılmıştır. Bunlarda iki özellik öne çıkmaktadır. Birincisi, gerek gelir vergisinde gerek kurumlar vergisinde vergi oranlarında indirime gidilmesi gerçekleşirken , diğer taraftan ise özellikle kdv ve özel tüketim vergileriyle vergi tabanının genişletilmesi yoluna gidilmiştir. Vergi sistemleri bu şekilde elden geçerken çevreye ilişkin vergisel hükümler konusunda önemli bir fırsat ele geçmiştir.
Yeşil vergi reformları üç ana aşamadan geçerek tamamlanmaktadır. Bunlar önce vergi çarpıklıklarının giderilmesi, mevcut vergilerin yeniden yapılandırılması ve yeni çevresel vergilerin oluşturulmasıyla gerçekleşmiştir.
1.1. Vergi Bozulmalarının Giderilmesi:
Bir çok mali araç , çevre için doğrudan veya dolaylı olarak etki yapmaktadır. Bunlardan birisi doğrudan yapılan devlet desteklemeleridir. Örneğin tarımsal destekler ( 1998 de OECD ülkeleri GSMH'nın % 1.4 olarak gerçekleşmiş ve 362 milyar doları bulmuştur.) arazilerin fazlaca kullanılması , aşırı gübreleme , toprağın verimsizleşmesi ve benzeri diğer problemleri yaratmaktadır. Benzer şekilde sulama için gerçek fiyatının altında belirlenen hizmet sunumu, gereksiz tüketime ve israfa yol açmaktadır. Enerji alanında en kirletici yakıt olarak kömürün desteklenmesi , OECD ülkelerinde on yıl öncesine göre yarı yarıya düşmesine rağmen 1997 yılında 7.7 milyar dolara mal olmuştur. 1993 yılında 43.7 milyar dolar olarak hesaplanan sanayiye olan destekler ise girdilerin yeniden kullanma sürecine negatif etki yapmış ve verimsiz teknolojilerin kullanımını teşvik ettirmiştir.
İkinci tür bozulmalar vergi çarpıklıklarından kaynaklanmıştır. Örneğin kömür en kirletici yakıt iken OECD ülkelerinde en az vergilenmiştir. Ortalama kömüre ilişkin vergi (petrol variline eşdeğer olarak) 1995 yılında 0.3 dolar iken , petrol için bu 2.2 dolar olarak gerçekleşmiştir.
Ulaştırma sektörü de bu türden bozulmalardan etkilenmiştir. Örneğin çoğu ülkede mazotun yaygın biçimde az vergilenmesi, aslında daha kirletici ve gürültülü dizel arabaların artmasına yol açmıştır. Bu durum karayolu taşımacılığının payını da artırmıştır. OECD ülkelerinde karayolu nakliyesi için mazot tüketimi 1970 lerde % 15 iken 1997 de % 32 ye çıkmıştır. Bu konuda verilebilecek pek çok benzer örnek vardır. Açıktır ki yeşil vergileme çevreye zararlı mali düzenlemelerin düzeltilmesi ile başlanmalıdır.
1.2. Mevcut Vergilerin Kısıtlanması:
Mevcut bir çok verginin değişmesi ile, çevre konusuna daha duyarlı olunacaktır. Ancak göreli fiyatların kirletici ürün ve faaliyetlerin vergi artırımıyla ayarlanması sürekli bir sorun olmaktadır.
Enerji, hem kirlilik hem de vergi gelirinin önemli unsurlarından biri olduğundan, fiyatlandırma ve vergileme aracı olarak çevreyle ilgili olarak kullanımı çok önemli olmaktadır. Mevcut enerji vergilerini yeniden yapılandırma ve yeni çevre vergileri oluşturmak her zaman düşünülen araçlardan biridir. Örneğin OECD ülkelerinin çoğunda, akaryakıt vergileri pompa fiyatının % 50 sinden fazladır. Çevre faktörleri temelinde vergilerin yeniden yapılandırılması için geniş bir imkan vardır.
Örneğin, Danimarka, Norveç ve İsveç’te yeni karbondioksit vergisi oluşmasına mevcut enerji vergilerinin azaltılması ile belli sektörlerde başarılmıştır. Bu tedbirlerin çevre etkileri ı hem toplam vergilenen akaryakıtın vergi yüküne hem de ikame malların olup olmadığına bağlı olarak değişebilmektedir.
Çoğu OECD ülkelerinde kurşunlu ve kurşunsuz benzine farklı vergi uygulanmaktadır. Bu durum kurşunlu benzinin piyasadaki payının düşmesine yol açmıştır. Tüm ülkelerde taşıt alım vergisi ve motorlu taşıtlar vergisi motor gücüne, taşıt ağırlığına göre alınırken, Avusturya, Danimarka, Norveç ve Almanya'da arabaların belli kirletme özelliklerine göre vergileme yapılmaktadır. Çevreyle ilgili farklılıklar, derece derece en kirletici otomobil yakıtlarının azaltılmasına sebep olmaktadır.
Gerçekte, çoğu çalışmalar göstermektedir ki, akaryakıt vergileri, üs[ yapı maliyetlerinin büyük bir kısmını karşılamasına rağmen, hala karayolu taşımasının dışsal maliyetlerini telafi edememektedir. Tahminlere göre, taşıtların kullandığı   benzinde 0,83 ECU, dizelde ise 1,04 ECU tutarında vergi artırımına gidilmesi halinde dışsal maliyetlerin telafi edileceği hesaplanmaktadır.
1.3. Yeni Çevre Vergilerinin Oluşması :
Yeni vergilerin getirilmesinin temel amacı çevreyi korumaktır. Bunlar kirletenin veya ürünlerin vergilenmesi şeklinde uygulanmaktadır. ikincisi daha sıktır. 10 yıldan beri, çevre vergilerinin çoğu ürünlere (gübreler, pillere, kimyasal madde, naylon, teker, jilet ve dijital kameralara) uygulanmıştır. OECD verileri 11 ülkede farklı vergi uygulamasının olduğunu göstermektedirler. Bu ülkelerdeki verginin etkisi konusundaki çalışmalarda , % 1 çevre vergilerinden olmak üzere, GSMH'nın % 6'sı oranında yeniden dağılım etkisi olduğu görülmüştür. Danimarka akaryakıtlarda karbondioksit vergileriyle 1992'de tanışmıştır. 1994-2002 periyodunca süren bir reform paketi içermektedir. Artan vergilerin yanında, her dilim için marjinal vergi oranlarının indirilmesi planlanmıştır. .
Hollanda'da 1988'de genel çevre kanunu, mevcut 5 farklı alandaki (hava kirletilmesi, trafik, sanayi gürültüsü, kimyasal artık ve yağlar) genel yakıt vergilerinin yerine geçmiştir. Hane halkına yansıyan bu türden giderler( ilave vergiler) gelir vergisi indirimi ve azalan sosyal güvenlik primleri ile dengelenmiştir. 1990'ların başında uygulamaya başlayan bu ülkelerden sonra benzer süreç 1999'dan sonra Fransa, İtalya, Almanya ve İngiltere'ye gelmiştir.
Fransa'da çevreyle ilgili vergilerin yeniden yapılandırılmasına 1999'da başlandı. Alınan çevre vergileri 2001 yılından itibaren enerji kullanan endüstriyi de kapsama alacak biçimde genişletildi. Bu yeni vergi gelirlerinin getirdiği vergi yükü , işçi ücretleri vergilemesinde yapılacak indirimle telafi edilecektir. Almanya yeni bir yasayla haftalık çalışma saatlerinin 35 saate indirilmesi için Nisan 1999'da yeşil vergi reformuna başladı. Ana amaç, enerji tasarrufunu teşvik etmek 2005 yılında 1990 seviyesindeki karbondioksit kirlenmesinin % 25 oranında azaltılması hedeflenmektedir. Uygulanan çevre vergisinin iki aşaması vardır. Önce elektrik ve madensel yağlara ilave vergilerle 1999-2003 arası vergi yükleri derece derece yükseltilecek. Bu şekilde artan vergi yükü, azalan sosyal güvenlik prim ödemelerinden kaynaklanan gelir eksikliği ile telafi edilecektir. Bir çok gelişmiş ülkede, yeni denenen enerji kaynaklan kullanımına olduğu gibi bir kısım istisnalar tanınmaktadır.
İtalya’da 1999-2005 yıllan arasında yeşil vergi reformu gerçekleşecektir. Karbon içeren yakıtların kullanımı yeniden formüle edilmiş , kömür, petrol, kullananlara yeni vergiler getirilmiştir. Aynı şekilde istihdam vergileri azaltılmıştır.
İngiltere'de Mart 1999'da "havayı değiştirme vergisi" altında endüstrinin   kullandığı   enerjiye   Nisan 2001'den itibaren vergi alınacağı açıklanmıştır.
1.4- Yeşil Vergi Reformu :
Açıktır ki, yeşil vergi ; mevcut vergilerin reformundan, yeni vergilerin ihdasına kadar bir çok aşaması olan bir reform paketidir. Amacı ise sadece çevrenin korunmasıyla sınırlandırılması mümkün değildir. Verimliliğin artması gibi diğer faydalar da elde edilecektir.
Çevresel vergilerin, çevre korunması yanında pek tabiidir ki gelir hedefi de vardır. Bazı vergi uzmanları karışmış amaçlara şüpheyle bakmakta ve mali amaçların dışında verginin kullanımına karşıdırlar.
Bazı ülkelerde, vergi düzenlemelerinin bir kısmı dolaylı amaçları da kapsar. Mesela Fransa'da, evlerin ısıtma sistemlerine ilişkin bakım masraflarının vergi indiriminden yararlanması, enerji tasarrufunu da artırmaktadır.
90'lı yılların başında pek çok ülke yeşil vergi reformunu yürürlüğe koymuştur. Uygulamanın yapıldığı ülkelerin çoğunda, yeni ihdas edilen çevre vergileri önceden mevcut vergilerin kaldırılması sayesinde ilave vergi yükü doğurmamıştır. Özellikle sanayi kesimi , bu türden vergilerin rekabet gücünü zayıflattığı gerekçesiyle şiddetle karşıdırlar.
Finlandiya karbon vergisi ile ilk tanışan ülke olmuştur. Bunu, vergi sisteminin yeşillenmesi takip etmiştir. Karbon vergisi 1990'da her ton karbon için 24.5 FIN ile başlamış ve 1998'de 374 FIN'e çıkmıştır.
Norveç karbondioksit vergisini, mineral yakıtlarda 1991'de uygulamaya başlamış sonra kömür ve kolalı içeceklere genişletmiştir. 2000 yılında benzine ,ağır yakıtlara ve kömüre uygulanan C02 vergisi artmıştır. Bu çeşit vergi gelirleri nedeniyle, gelir vergisi indirimine gidilmiş ayrıca, enerji tasarrufu sağlayan yatırımlar ve yeniden kullanılabilir enerji kaynaklarına vergisel avantajlar sağlanmıştır.
İsveç'te 1991'de bu çeşit vergilerle tanışmıştır. Özellikleri, karbon, sülfür, nitrojen oksit konusunda yeni çevre vergileri konmuş ve KDV bazı genişletilerek uygulanmıştır.   Öte yandan, sadece sanayi kesimi için enerji vergileri indirimine gidilmiştir.
2.1. Çevre Vergilerinden Elde Edilen Gelirler :
Çevreyle ilgili vergiler ortalama olarak, uygulayan ülkelerin milli gelirlerinin % 2-2.5'unu toplam vergi gelirlerinin ise  % 6-7'lık kısmını oluşturmaktadır. Ülkeden ülkeye farklılıklar arzetmesine rağmen bu vergiler, 26 OECD ülkesinin tamamında çok büyük öneme sahiptir.
Pratikte çevre vergilerinin   % 90'dan fazlası, akaryakıt, mazot ve motorlu taşıt vergilerinden kaynaklanmaktadır. Vergilerin çok küçük bir kısmı endüstrinin kullandığı ağır yakıtlardan alınmaktadır. Diğer türde alınanlar da (böcek zehiri, deterjanlar vs.) henüz ihmal edilecek büyüklüktedir. Çeşitli istisnalar yüzünden sanayi sektörü , bu vergilerden az etkilenmektedir.
2.2.Gelirin Sürekliliği :
Mali açıdan bakıldığında , bir ürün üzerinden alınan vergi, genel olarak kamu gelirinde etkinlik, istikrar ve vergide basitlik sağlamaktadır. Çevre vergisi olayında ise bu amaçlar çok karışık hatta paradoksaldır. Vergi oranı ise genelde etkili olabilmek için yüksek uygulanmaktadır. Nitekim ne kadar etki unsuru fazla olursa, kirlilik azalması o derece fazla olacak ancak daha az gelir elde edilecektir. Örneğin, İsveç'te fuel oil kirletimine getirilen vergiler, piyasadan bu ürünün yok olmasına yol açmıştır. İsveç’te sülfürasit: vergisinden elde edilen gelirler, verginin çevresel başansı yüzünden çok hızlı şekilde düşmüştür. Vergi yürürlüğe girmeden yıllık 0,5-0,7 milyar İsveç Kronu tahmin edilen vergi geliri, 1991'den 1997'e kadarO.2 milyarın altına düşmüştür. Aynı gerekçeyle, kurşunlu benzin çoğu OECD ülkesinde kalkmıştır. Danimarka'da nikel maddelerden elde edilen vergiler, 1996'dan 1998'e kadar 35'ten 30 milyon Danimarka Kronuna düşmüştür.
Burada çok ilginç bir durum vardır. Diğer ifadeyle bir çelişki vardır. Verginin çevre verimi ile potansiyel rolü farklılaşmaktadır. Maliye Bakanlığı ile Çevre Bakanlığı aralarında pratikte, verimlilikle gelir arasındaki çatışma çok açık değildir. Verginin devamlılığına emin olmak için, talep esnekliği az esnek olan ürünlere vergileme eğilimi vardır. Enerji ürünlerine olduğu gibi, çevre vergileri uzun vadeli ve tedricen uygulandığında , gelir düşüklüğü de derece derece olacaktır.
2.3. Gelirin Kullanımı :
Çevre vergilerinin gelirlerinin nasıl kullanılması gerektiği konusu, sadece mali değil çevresel anlamda da anahtar sorudur. Çevresel vergilerin kullanımı konusunda üç ana kategori vardır;
- İlk metot, genel bütçeye verilmesidir. Gelir böylece kamu sektörü açığını azaltmak için, kullanılır. Çevre vergileri , eğer kamu harcamaları artıyorsa bunları dengelemek , böyle bir durum yoksa bir takım vergileri azaltmak için iyi bir araştır.
- İkinci yaklaşım vergi gelirinin belli amaçlara tahsisinin yapılmasıdır. Özellikle fonlar kurarak çevre koruma programları ile gelir yeniden dağıtılmış olur. Atik su ve su yönetimleri konusunda pek çok örnek vardır.
Çoğu olayda, bu kategori vergiden çok, fon (vergi benzeri) ödemeleri şeklindedir. Fransa'da suya ilişkin ödemelerden 1992-1996 arasında yıllık ortalama 8 milyar dolar elde edilmiştir. Vergi tahsis edilebilir, örneğin yakıt vergileri karayollarına tahsis edilebilir. OECD verilerine göre 21 ülkede 45 farklı vergi ve 28 ülkede 106 fon vb. uygulama bulunmaktadır. Bazen bu tür tahsisler, kamu harcamalarının etkinliğini engelleyebilir. Örneğin münhasıran karayollarına tahsis edilen vergi gelirleri, bu alanda gereğinden fazla yatırıma sebep olabilir. Bu sistemin bazı avantajları da vardır.
Örneğin politik olarak kabul edilebilirliği kolaylaşır. Çevre koruma amacından dolayı, ödeyenler verginin bir şekilde kamu yatırımı veya yardım çeklinde geri döndüğünü hissederler.
-Bir diğer yöntem de, yukarıda bahsedilen iki türün karışımı şeklindeki uygulamadır.
3. Çevre Vergilerinin Etkinliği :
Çevre vergilerinin teorik avantajlarının iyi bilinmesine rağmen, gerçekleşen verilere göre çevre etkinliği hala tam olarak sağlanamamıştır. Bunun pek çok sebebi vardır. İlk olarak anlamlı bir değerlendirme için uzmanlık diğer alanlardaki gibi gelişmemiştir. İkinci sebep veriler çok azdır. Diğer unsurlardan, verginin etkisini ayırmanın zorluğu da bir diğer neden olarak sayılabilir.
3.1. Fiyatın Talep Esnekliği :
Çevreyle ilgili vergiler en çok enerji ve taşıma sektörlerine uygulanmaktadır. Bu vergilere karşı davranış esnekliklerle ölçülebilir. Bir çevre vergisiyle malın fiyati % 10 artmış, o malın tüketimi % 2 azılmış ise, burada fiyat esnekliği -0,2 olur.
Bu yönden davranışsal tepkilerin ölçülmesi , çok önemli bir adımdır. Kısa vadede enerji sektöründe elde edilen tahminlere göre,  esnekliğin olmadığı görülmektedir. Kısa vadede esnekliğin -0,13 ile -0,26 arasında, orta vadede ise -0,37 -0,46 arasında olduğu görülmektedir. Bu yüzden çevresel vergiler uzun dönemde enerji talebinin azaltılmasında çok önemli bir etkiye sahiptir. Benzin üzerine çalışmalar fiyat elastikiyetinin oldukça yüksek olduğunu göstermektedir. Kısa dönemde -0,15 -0,28 arası, uzun dönemde ise -0,51 ile -1,07 olduğu gözlemlenmiştir. Ülkeden ülkeye değişiklikler, farklı tahmin metotlarıyla açıklanabilir.
3.2- Örnek Durumlar:
Danimarka'da atık su üzerine konan vergilerin iki katına çıkarılması sonucunda ; 1987-1993 arası evlerdeki atık su % 16, inşaat yapımında %64, diğer işlerde % 22 azalmıştır. Endüstriyel atık sular ise vergiye rağmen % 8 artmıştır.
Norveç'te karbondioksit içerenlerin kullanımı azalmış, İsveç'te temiz dizel satışlarının oranını artırmıştır. Çoğu ülkedeki, kurşunlu kurşunsuz petrol vergi farkları kurşunsuz benzin satılmasını zorlamış ve kurşunlu benzinin kullanma oranını düşürmüştür.
4. Çevre Vergilerinin İdari Maliyetleri :
Artan vergilerin çeşitliliği ve karışık hükümleri, yönetim maliyetlerini yükseltebilir. Bir kaç faktör maliyetler konusunda önemli etkiye sahiptir.
- Farklı vergilerin sayısı,
- Vergi tabanının karışıklığı .ve sayısı, (OECDEC verileri 173 farklı vergi ve 1750 vergi tabanı olduğunu gösteriyor.)
- Kirletme miktarının tahmininde veya ölçülmesinin zorluk derecesi,
- Potansiyel vergi mükellefi sayısı (örneğin araba üreticileri mi yoksa araba sahipleri mi mükellef olacak),
-Belli vergi hükümlerinin karışıklığı ve sayısı (istisna, iade, özel oranlar) , çevre vergilerinin yönetim maliyetlerini belirleyen en önemli özelliklerdir.
Veriler yönetim maliyetlerinin oldukça düşük olduğunu göstermektedir. Bu birazda çevre vergileri yönetiminin mevcut yapıyı genişletmesine bağlıdır. Örneğin, enerji ve ulaşımla ilgili vergiler için zaten işleyen bir prosedür vardır. İlave olarak çevre unsurları, vergi yönetiminde çok önemli bir artışa sebep olmaz.
Danimarka'da enerjiyle ilgili çevre vergilerinin, ilave yönetim maliyetinin oldukça düşük olduğu söylenmektedir. Kesin bir şekilde genel yönetim maliyetini çıkarmak zor olsa da , söz konusu kanuni düzenlemelerin , vergi yapısını karışıklığa sevk edecek biçimde olmamasına dikkat etmek gerekmektedir. (farklı oranlar, özel hükümler belli kurumlar için vs.)
5. Çevre Vergilerinin Gelir Dağılımı Etkisi :
Çevre vergileri dağıtım etkisi, özellikle enerji konusunda, üç şekilde izlenebilir.
- Hane halkı için , enerji harcamaları yapısıyla ilgili doğrudan bir gelir dağılımı etkisi olacaktır. Düşük gelirli tüketiciler enerjiye ne kadar büyük payı ayırıyorlarsa, verginin geriletici etkisi o kadar çok olur.
- Dolaylı olarak ,dağıtım etkisi üretim girdilerinin vergilenmesi yoluyla olacaktır.
- Son olarak, bölüşüm-dağılım etkisi verginin kapsamı ile ilgili olacaktır. Enerji vergisi nihai tüketiciyi etkilediği gibi, enerji üreticisi ve üretim faktörlerini de etkiler.
Yoğun tüketimi olan ürünlere çevre vergisi (motorlu araçlar enerji) düşük gelirli hane halkı için çok önemli bir etkisi olur. Yapısal olarak düşük çevresel vergiler içeren deterjan, suni gübre, pil vs. için ise bu etki nispeten azdır. Örneğin İngiltere'de karbon enerji vergisinin etkisi düşük gelirli hane halkı için daha çok olmuştur. Toplamda % 6,5 enerji tüketimi azalması olurken, en düşük % 20 gelir grubunda bu % 10'luk düşüşe yol açmıştır.
6. Politika Seçenekleri :
Temelde, 3 tip tedbir uygulanmaktadır. Bunlar ; yumuşatmak, bedelini ödemek ve vergi değişikliği.
a) Yumuşatmak; Bu uygulamada, toplumun belli tabakaları için vergi yükünü iyileştirme gerekçesiyle vergi oranlarında indirime gidilmesidir. Bu düşük seviyeliler için vergi oranlarını azaltmak veya yığın tüketimi olan belli ürünlerde ( ısınma, akaryakıt ve tarımsal girdiler gibi ürünler için ) indirime gitmek yoluyla olmaktadır.
Ancak bu uygulamalar verginin çevre etkisini zayıflatmış olacaktır. Nitekim OECD ülkelerinde örnekleri vardır. Bu tür uygulama hükümleri, gerek gelir dağılımı gerek rekabet gerekçelerine bağlı olabilmektedir. Yararı ya hane halkına yada sanayi kesimine olmaktadır.
b) Yerine ödeme tedbiri; Bu yöntemin genelde vergi oranını etkileyen bir yönü bulunmamaktadır. Bu olayın iyileştirici içeriği vardır. Düşük gelirlilere, yüksek gelirlilerden az vergi ödemelerini temin için, vergi iadesi yoluyla yerine ödeme uygulaması yapılabilir.
c) Vergi Değişikliği : Diğer vergilerdeki (gelir vergisi, ücret vergileri gibi) azalma yaygın bir geri ödeme şeklidir. Yeni çevre vergilerinin daraltıcı etkisinin, diğer vergiler azaltılarak telafi edildiği söylenmektedir. Net bölüşüm etkisi çok açık değildir. Çünkü düşük gelirliler daha az gelir vergisi öderken bir kısım yüksek gelirliler de yararlanabilmektedirler.
Sonuç olarak çevre vergilerinin bölüşüm etkisi konusunda, verilecek basit bir cevap yoktur. Bu sebeple, çevre vergilerinin gelecekte yaygınlaştırılması hedeflenirken , tüm etkileşimlerin değerlendirilmesi  gerekmektedir.
7. Çevre Vergileri ve Rekabet :
Yeşil vergi reformunun uygulandığı ülkelerdeki anahtar konu, uluslararası rekabeti kaybetme ihtimalidir. Çevre vergilerinin çoğu enerji ve ulaşım vergileri olduğundan sanayi sektörünün rekabetini zorlayacak çok açık bir risk vardır. Bu yüzden bazı sektörler çevre vergilerine karşıdırlar ve gönüllü katılım gibi yollarla toplanması eğilimindedirler.
Rekabet kavramı farklı şekillerde anlaşılabilir. Örneğin, şirketler arası rekabet olabileceği gibi, ekonomideki sektörler veya bir ülkenin genel ekonomisindeki durum kastedilebilir. Benzer şekilde rekabetin, hem ulusal hem de uluslar arası yönü bulunmaktadır. Bu yüzden makro ekonomi açısından, çevre vergileri bir ekonominin toplam rekabet gücünü iki sebeple kuvvetlendirmektedir.
1- Genel bakışla, vergi ekonomik birimler arasında bir transfer şeklidir. Kazananlar, kaybedenler olabilir, ancak transferin geneli nötrdür.
2- Ekonomik olarak etkin vergi kirlilikle mücadele yoluyla uzun dönemde toplam maliyeti indirmektedir. Ülkelerin çevre vergileri konusunda genelde iki stratejileri vardır. İlki beklemek ve hareketi gözlemek, bu durum, bir mahkum açmazı gibi kim ilk yapacak diye bekleme psikolojisine benzemektedir. Hiç kimsenin diğerinden önce başlamayı istememesi gibi. İkincisi çevre vergileri, uygulama sırasında uluslararası rekabete konu sektörleri (istisna,geçiş süresi verme gibi) korur. Bu yaygın bir politikadır. OECD verileri birçok vergi istisnalarının olduğunu göstermektedir.
7.1. Rekabet açısından Gerçek Durum :
Mevcut çalışmalar ve veriler, çevre vergilerinin uluslararası ticarette önemli bir etkisinin olmadığım göstermektedir. Çevre ile ilgili düzenlemelerin (sadece vergiler değil) Amerikan endüstrisi rekabetçiliği üzerine olan potansiyel etkileri incelenmiştir. Tüm çalışmalar sonrası varılan sonuç, çevre ile ilgili düzenlemeler rekabet üzerine önemli derecede olumsuz bir etkisi olduğu tezini destekleyecek çok az bulgular olduğu görülmüştür. Bu sonuç şu iki argüman üzerine oturmuştur.
1) Genel olarak, çevre koruma maliyetleri göreceli olarak  rekabet üzerine etkisi çok azdır.
2) OECD ülkelerindeki çevre düzenlemelerine bakıldığında , bu ülkelerde, çevre düzenlemeleri ne kadar kısıtlayıcı olursa, yabancı yatırımcılar da giderek zorlaşan standartlar karşısında , uyma eğilimleri artmaktadır. Yapılan diğer araştırmalarda da, genel olarak, rekabetçilikle çevre korumaları arasında bir çatışma olduğu iddiası reddedilmektedir.
7.2. Ayrıcalıklı Uygulamalar :
OECD ülkelerindeki mevcut yeşil vergi uygulamalarında , rekabete olan negatif etkiyi önlemek için geniş bir tedbirler paketi uygulanmaktadır.
1- Belli sektör, ürün ve girdiler için azaltılmış vergi oranları ile çoğu ülke imalat sektörüne düşük vergi oranları uygulanmaktadır. Örneğin, İsveç, başlangıçta sanayiye karbon vergisinde % 75 geri ödemede bulunmuş, daha sonra bu % 50'ye indirilmiştir.
Almanya'da örneğin imalat sektörüne elektrik vergileri standart kullanımına göre % 20 daha indirimli uygulanmaktadır.
2- Belli sektör, ürün ve faaliyetler için vergi istisnası uygulaması.
21 ülkedeki 170 değişik çevre vergisi uygulamasında, toplam 800 adet istisna olduğu görülmektedir. Ancak, istisnaların çoğu sosyal sebeplerle getirilmiştir. Gerçekte özellikle sanayiye tanınan istisna 9 ülkede 26 adettir.
3- Belli sektör ve faaliyetlere vergi iadesi :
OECD verileri, iş dünyasına farklı oranda vergi iadesi olduğunu tespit etmektedir.
4- Vergi gelirinin geri dönüşü, vergi iadesinin özel bir biçimidir. Örneğin, Danimarka'da C02 ve S02 vergileri tümüyle enerji tasarruf yatırımlarına ilişkin endüstriye teşvik ve indirimli sosyal güvenlik prim ödeme ayrıcalığı gibi uygulamalarla geri verilmektedir.
5- Derece derece vergiye geçilmesi verginin mali etkisini azaltmak için bir araç olarak kullanılmaktadır.
6- Şartlı vergi uygulamasında olduğu gibi ( örneğin eğer sanayi önceden belirlenen hedefleri gerçekleşmez ise) yeni bir vergi ile karşılaşılmasına yönelik hükümler olabilir. Örneğin, İsviçre'de C02 Kanunu, 1990'dan 2010'a kadar geçen sürede sanayi sektörü yol açtığı kirlilikte % 10 indirimi gerçekleştiremezse, ikinci bir vergi yükü ile karşılaşmasını öngörmektedir.
8. Genel Değerlendirme ve Sonuç :
Çevre vergileri, çevreyi korumakta etkili bir yol olduğu kadar, aynı zamanda ekonomik verimliliği sağlamakta önemli bir adımdır. Bu gelişmiş ülkelerinin tecrübesiyle görülmektedir. Çevre vergilerinin etkinliğine, sadece çevre açısından değil, mali ekonomik ve sosyal yönleriyle de bakılmalıdır.
Çevre açısından bakıldığında, çevre vergilerinin temel amacı çevreyi korumak olmalıdır. Mali açıdan bakıldığında, yeşil mali reformu vergi bozulmalarını azaltmak ve modern vergi sistemine geçiş için bir fırsat sağlayacaktır.
Ekonomik bakış açısından ise, devlet yardımlarının çevreye ve ekonomiye zararlı hükümlerin kaldırılması ve uygun vergi yansımalarının otuşturularak daha etkin ve gerçek yapısal düzenlemesi yapılmış bir ekonomiye kavuşmak mümkün olacaktır.
Sosyal açıdan , ücretlere ve istihdama yönelik uygulanan vergi indirimi ile çoğu ülkede yaygın işsizliğin önüne geçilmiş olacaktır. Bu yüzden ekonomik, sosyal ve çevresel yönler birleştiğinde, çevre vergileri sürekli gelişmek için güçlü bir politika aracı olacaktır.
Aksi takdirde, çevre vergileri her derde deva görülmemelidir. Çevre politikaları (düzenlemeler, standartlar, gönüllü anlaşmalar gibi) pek çok unsuru içine almaktadır. Çevre vergilerinin olması gereken yer bu unsurların seçimi ile birleştirilmiş karma bir sistemdir. Daha da önemlisi çevre vergileri evrensel olarak ne istenir ne de uygulanabilir. Bazı olaylarda, zehirli ürünlerle ilgili durumlarda vergilendirmeden çok yasaklama olacaktır. Bazı durumlarda da çevre vergilerinin uygulanması karmaşıklığı yönünden çok zor olacaktır. Ayrıca çevre vergileri, Kyoto Protokolünün hava değişmelerinde gaz atıklarıyla mücadele etme de büyük bir role sahiptir.
Çevre vergilerinin uluslararası koordinasyon gerektiren özelliğinden dolayı, başarı ancak geniş katılım ile sağlanabilir. Uluslararası koordinasyonla gerçekleştirilecek çevre vergileri yeşil vergi reformları için de anahtar roldedir. Bu vergiler gelecekte, dünyanın vergi gündemini belirleyecek en önemli vergi türü olacaktır.
Dipnotlar
1 Bu makale , 14-16 haziran 2000 tarihinde katıldığım Birleşmiş Milletler OECD tarafından üslenilen "Enerji Fiyatlandırmasında Reform ile Çevrenin Güçlendirilmesi" konulu Uluslararası Toplantıda Sunulan Tebliğlerden Yararlanılarak Hazırlanmıştır.