x

Ab’de Emeklilik Sistemlerinin Vergilenmesi Ve 4697 Sayılı Yasa Sonrası Vergi Yapımızın Buna Uygunluğu ( Vergi Dünyası Ekim 2001 - 242)

Ab’de Emeklilik Sistemlerinin Vergilenmesi Ve 4697 Sayılı Yasa Sonrası Vergi Yapımızın Ybuna Uygunluğu  

M.Bahattin KULU
Gelirler Genel Müdürlüğü
Daire Başkanı

Emeklilik sisteminin vergilendirilmesine ilişkin son olarak 28.6.2001 tarihinde  4697 sayılı Kanun ihdas edilmiştir. Söz konusu yasa ağırlıklı olarak bireysel emeklilik sistemine ilişkin  vergilendirme rejimini düzenlemekle birlikte, bunun dışında kalan emeklilik sistemleri hakkında da vergisel değişiklikler  getirmiştir. Yürürlükte olan vergileme rejimi ile AB rejimi arasında benzerlik veya ayırım noktalarını görebilmek için, öncelikle AB emeklilik sistemi, vergilemesi, Komisyon karaları hakkında genel bir bilgi verilecektir. 
AB ülkelerinde emeklilik sistemleri hakkında , Avrupa Konseyine, Avrupa Komisyonu tarafından sunulan 19.4.2001 tarih ve COM (2001) 214  sayılı  Bildirisindeki  kararlardan yararlanarak genel bir açıklama yapılacaktır. Daha sonra 4697 sayılı Kanunla gelen yeni değişikliklerin de yer aldığı yürürlükteki vergi  yapımızı özetleyerek,  AB ‘deki yapıya uygunluğu hakkında genel bir değerlendirme sunulacaktır.
1. Genel Olarak Emeklilik Sistemlerinin Önemi:
Emeklilik  sistemi genelde evrensel bir konudur. İlgilendirmesi açısından bakıldığında emeklilik sistemi,  çalışanları olduğu kadar, işverenleri, hükümetleri ve sendikaları çok yakından etkilemektedir.
Uluslararası  ilişkileri gündeme getiren sınır ötesi emeklilik hükümleri de büyük öneme sahiptir. AB ülkelerinde 15 yaşın üzerinde  yaklaşık 5,1 milyon vatandaş  yasal vatandaşı olduğu ülkede yaşamamaktadır. Bu sayının giderek artması ve sendikaların genişlemesi değişik ülkelerdeki emeklilik sistemlerinin birbirine uyumunu daha   da önemli kılmaktadır.  AB ‘de bulunan insanların % 25’den fazlasının mesleki emeklilik sistemi tarafından kapsandığı tahmin edilmektedir.
Emeklilik sistemlerinin günümüzde geldiği durumda, toplamış olduğu fonların büyüklüğü çok önemli tutarlara eriştiği görülmektedir. AB ülkelerinde bu türden fonların toplam varlıklarının değeri 2.000 milyar Euro’yu  aşmıştır.  Bu değer AB üyesi ülkelerin toplam gayri safi gelirlerinin % 25’ine tekabül ettiğini söylemek , sanırız bu fonların önemi konusunda yeterli bir gösterge sayılacaktır.
Ancak AB üyesi ülkeleri tek tek ele aldığımızda, emeklilik fonlarının büyüklüğünün ilgili ülkelerin  GSMH ’larına olan oransal büyüklüğünün çok önemli farklılıklar gösterdiği anlaşılmaktadır. Örneğin İngiltere için bu oran % 95 iken , Fransa ve İspanya da sırasıyla % 5 ve % 2.5 oranlarında olduğu görülmektedir. Pek tabiidir ki bu oranlar üye ülkeler itibariyle ortalamalardan en çok sapmış ülkelerin sonuçlarını yansıtmaktadır.
2. AB ‘deki Emeklilik Sistemlerinin Vergisel Uyumu:
AB ülkelerinde emeklilik sistemlerinin genel yapısını irdelerken en önemli konu vatandaşı olduğu ülke dışında çalışmasıdır. Bu noktada  emeklilik sistemleri arasında uyumlaşma çok önemli hale gelmektedir. Pek tabiidir ki, bu uyumlaşmanın en önemli  unsurlarından biri de vergisel uyumlaşma olacaktır. 
AB anlaşmasında yer alan  temel hükümlerden serbest dolaşımın sağlanabilmesi , çalışanların iş seyyaliyetinin artırılması hedefleri emeklilik sistemlerinin uyumuyla çok sıkı şekilde ilgilidir. Bu uyumun sağlanmasında da mesleki emekliliğe ilişkin sınır ötesi vergisel engellerin kaldırılması hem çalışanların  hem işverenlerin  en önemli gördükleri konuların başında görülmektedir.
AB Komisyonunun önerisi üzerine AB Konseyi  bugüne kadar mesleki emeklilik için birkaç önemli  adım atmış ve  29 haziran 1998’de , ikinci emekliliklerin korunmasına yönelik bir direktif yayımlamıştır. 11 mayıs 1999’da ikinci emeklilikler için tek pazar anlayışına uygun bir bildirge yayımlanmıştır. Ekim 2000’de yine bu alanda, yeni düzenlemeler içeren bir direktif daha yayımlanmıştır. Bu düzenlemeleri genel olarak açıklamak açısından 11 mayıs 1998’deki temel prensipler yeterli olacaktır. Söz konusu bildirgeye göre  şu prensipler üye ülkelere yönelik olarak ortaya konmuştur.
- Üye ülkelerin farklı kurallarının uyumunun başarılmasından çok koordinasyonun araştırılması yoluna gidilecektir.
- Kısıtlayıcı ve ayırımcı vergi kurallarının kaldırılması gerekmektedir.( Aslında AB ‘deki vergisel uyum konusunda dolaylı vergilerde uyum gerekmekte ve gelir vergisi konusuna ilişkin hükümlerde birkaç istisna dışında uyum zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak emekliliğe ilişkin vergisel hükümler, serbest dolaşım hedefini olumsuz etkileyebileceği için uyum ihtiyacının giderek arttığı bir alan olmaktadır.)
- Üye ülkelerin emeklilik sisteminden elde ettiği vergi gelirlerinin korunması için tedbirlerin alınması gerekmektedir.
3. Tek Pazarda Mesleki Emekliliğin Vergilenmesi:
AB üyesi ülkelerde emeklilik sistemine genel olarak üçe ayırabiliriz. Bunlar, kanuni sosyal güvenlik sistemi, mesleki emeklilik ve bireysel emekliliktir. AB ‘de emeklilik sistemleri için belirlenmiş ortak genel bir vergilendirme mevzuatı bulunmamaktadır. Yani bir diğer ifadeyle bu konu üye ülkelerin kendi tercihleriyle şekillenmiş bulunmaktadır. Emeklilik sistemlerinden yasal sosyal güvenlikle ilgili kısmında, çalışanların ve yerleşik nüfusun katılma zorunluluğu olmaktadır. Bu alandaki sistem, emekli aylıklarının mevcut prim ödemeleriyle finanse edilmektedir. Bu sistemde emeklilik aylıkları devletler tarafından garanti edilmiş ve idaresi kamu tarafından gerçekleştirilmektedir.
AB ‘de 1408/71 sayılı düzenleme bu sisteminin kurallarını belirlemektedir. Bu düzenlemede çalışan bir kişinin bir üye ülkeden diğerine gittiğinde , prim ödemelerinin iki kez olmasını önlemeye yönelik hükümlerin yanında çalışanların prim ödemelerinin birleştirilmesi kuralları da belirlenmiştir.
İkinci emeklilik (mesleki emeklilik) sisteminde ise çalışan ve işveren emeklilik kurumuna prim ödemesinde bulunur. Toplanan bu fonlar , prim ödemesinde bulunan çalışanların emekliliğini karşılamak için kullanılır. Üye ülkelerde bu emeklilik kurumları üye ülkelerde  önemli bir  ağırlığa sahiptir. Üçüncü emeklilik sistemi ise son yıllarda gelişmekte olan emeklilik programı da  bireysel emeklilik sistemidir.
4. Üye Ülkelerin Vergi Uygulamaları :
Emeklilik Sistemlerinde Vergilendirme üç ayrı aşamada yapılmaktadır. Bu prim ödemesi sırasında , toplanan fonların işletilmesinde ve emeklilik kurumunun hak sahibine yaptığı ödemeler sırasında olabilmektedir.
Prim ödemesi
Hemen hemen tüm üye ülkelerde çalışan ve işveren primlerinde bir takım vergisel indirim imkanları bulunmaktadır. Prim ödemeleri için, çalışan veya işverenin ayrı ayrı yüklendikleri tutarlar bulunmaktadır. Üye ülkelerin uygulamalarında daha çok çalışan prim tutarları olmak üzere , çalışan ve işveren prim tutarları ücretin bir unsuru görülmemektedir. Ancak uygulamalarda ülkeden ülkeye çok büyük farklılıklar görülmektedir.
Yatırım Gelirleri
Emeklilik kurumları toplanan primleri nemalandırmak  için yatırıma yönelirler. Üye ülkelerin çoğunda bu tür gelirler vergiden istisna edilmektedir. Ancak üye ülkelerden bir kısmı bu tür kazançları vergilendirmektedir.
Geri ödemeler
Üye ülkelerin çoğunda emeklilik geri ödemeleri (gerek tek seferde toplu ödeme gerek aylık ödemeler şeklinde olsun) vergilendirilmektedir. Ancak prim ödemelerinin vergilendirilmesinde olduğu gibi bir üye ülkeden diğerine çok büyük oranda farklı uygulamalar bulunmaktadır.
Yukarıda açıklanan ilgili üç aşamanın vergilendirme rejimiyle ilgili olarak , bir ülke uygulamasının emeklilik sistemi vergilemesinin genel yapısı ortaya çıkmaktadır. Aşamalardan  vergiden istisna olduğunu göstermek açısından (E)(exemption) ile veya (T)(taxation) ile sembolleştirerek aşamaların sıralamasına paralel olarak genel bir vergilendirme rejimi doğmaktadır. Üye ülkelerin vergilendirme rejimi aşaağıdaki şu tablo ile özetlenecektir.

 EET ETT TEE
Belçika X  
Danimarka  X 
Almanya X  X
Yunanistan X  
İspanya X  
Fransa X  
İtalya  X 
İrlanda  X  
Lüksemburg   X
Hollanda  X  
Avusturya  X  
Portekiz X  
Finlandiya X  
İsveç  X 
İngiltere X  
 
AB üyesi ülkeler arası uyumun önemi,  farklı aşamalarda vergi uygulanması durumunda çarpıcı olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğin işçi olarak TEE ülkesinde çalışan biri , emekliliğini EET rejimini uygulayan bir ülkede geçirecek olursa haksız bir vergi yükü ile karşılaşmış olur. Bunun tam tersine , çalışma dönemini EET uygulanan ülkede geçiren bir işçi, emeklilik döneminde TEE uygulayan ülkede olursa hiçbir vergi yükü ile karşılaşmayacaktır.
5.  AT Anlaşmasının Temel Özgürlüklere Etkisi:
Yukarıdaki bölümlerde genel olarak açıklanan sorunların dışında , sınır ötesi ödenen primler için vergisel engeller mevcuttur. Çoğu üye ülkede, diğer üye ülkede yerleşik emeklilik kurumlarına ödenen primler için kendi ülkesindeki kurum için geçerli olan  vergi indirimin hakkını  kabul etmemektedir. Bazı ülkelerde ise vergi indirimini kabul etmekte ancak farklı bir vergi indirim oranı uygulamaktadır. Bazı örneklerde bir üye ülkede diğer üye ülke emeklilik kurumunun elde ettiği fon işletim gelirine farklı vergi uygulanmasıdır. Son ayırım da pek tabidir ki, hak sahibine yapılan geri ödemelerdeki farklı vergisel durumlardır.
Yabancı emeklilik kurumlarına yapılan ayırımcılık uygulaması işgücü  seyyaliyetine önemli bir engeldir. Ayırım iki noktada daha çok hissedilmektedir. Birincisi , çalışanın bir sisteme bağlı iken , diğer ülkeye göç ettiğinde aynı vergisel rejime tabi olmaya devam etmek istemesinde ortaya çıkmaktadır. Diğer durum ise , işçi ve işverenin farklı üye ülkelerdeki tüm çalışanların aynı prim düzenlemelerine(vergi dahil)  tabi olmasını istediklerinde ortaya çıkmaktadır.
Avrupa Komisyonu,  AT Anlaşmasının ayırımcı kuralların giderilmesini zorunlu kıldığını düşünmektedir. AT Anlaşması 14. Maddesi, iç pazar malların, kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin ülkeler arası engellere takılmadan serbestçe dolaşmasını teminat altına almıştır. AT Anlaşmasının 39,43,49 ve 56 . maddeleri bu farklı özgürlüklerin ayrıntılarını açıklamaktadır. Dolayısıyla emeklilik işlemlerine yönelik vergisel kurallarda , emeklilik kurumu üye ülkelerin hangisinde olursa olsun eşit muamele yapılması Anlaşma maddelerinin zorunlu bir sonucu olmalıdır.
6. Ülkemizde Emeklilik Sisteminin Vergisel Durumu ve 4697 Sayılı Yasanın Getirdikleri:
AB ülkelerinin uygulamalarını açıklarken de değinildiği gibi, emeklilik için prim ödeme , yatırılan fonların değerlendirilmesi ve hak sahiplerine geri ödemeler sırasında vergisel uygulamalar ortaya çıkmaktadır.
 Vergileme tercihinin yapıldığı ilk aşama prim ödemeleri sırasında olmaktadır. 4697 sayılı Kanununun ihdasından önce gerçek ücretin belirlenmesi için indirimi kabul edilen tutarlardan emekli kurumuna yapılan prim ödemeleri GVK madde 63’ün 2 ve 3. bentlerinde düzenlenmiştir. Kanunun yürürlük tarihi olan 7.10.2001 ‘den  önceki düzenlemeye göre , bu tür prim  ödemeleri ücret gelirinden düşülmekte, diğer bir ifadeyle vergiden istisna edilmiş olmaktadır.
4697 sayılı Kanunla emeklilik sistemine yeni giren bireysel emeklilik kurumlarına ödenen tutarlar da, ücretten indirilecek tutarlar arsında sayılarak   vergisel durumu diğer emeklilik kurumlarına ödenen primlerle paralel bir düzenlemeye gidilmiştir.
Ancak 4697 sayılı Kanun, indirilebilecek tutarda önceden herhangi bir sınır yok iken, ilk defa belli bir oran ve tutara bağlı hale getirilmiştir. Ancak burada getirilen sınırlama sadece sigorta veya emeklilik şirketine ödenen primler ile bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı payları için geçerlidir. Yine aynı kanunun 4. Maddesine göre Kanunla kurulan emekli sandıkları ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20. Maddesinde belirtilen sandıklara ödenen aidat ve primler için ise böyle bir sınırlama bulunmamaktadır.
Emeklilik fonlarının getirilerinin vergilenmesinde de emeklilik kurumlarına göre farklılık bulunmaktadır. Ülkemizdeki emeklilik sistemi  büyük oranda kamu kaynaklı olarak sürdürülmektedir. Bireysel emeklilik sistemi dışında kalan kurumlardan, Emekli Sandığı, Bağ-kur ve SSK zaten kurumlar vergisine tabi olmadığından fon işletmeciliğinden elde edilen getiriler için vergisel bir sorumluluk bulunmamaktadır. Aslında bu kurumların gelir gider dengesizliğinden dolayı ileride ödemeler için yatırıma sevk edeceği fonları olmadığı için, bunların getirisinin vergisel durumu  teorik bir tartışma olmaktadır.  Ancak bu kurumlar dışında sigorta şirketlerince verilen benzer hizmetlerin vergisel durumu önemlidir. Kurumlar vergisinde 4697 sayılı Kanundan önce , emeklilik fonlarının işletilmesinden elde edilen gelirin istisna olduğunu hakkında genel bir hüküm yoktur. Ancak KVK madde 14 ile indirilecek giderler düzenlenmiş ve 4. Bendinde sigorta şirketleri tarafından indirime konu giderler düzenlenmiştir. İndirimle ilgili olarak yapılan düzenlemelerde de  (KVK GT:47) belirtildiği gibi , hayat sigorta şirketlerince ,riyazi ihtiyatların yatırımlara sevk edilmesi sonucu elde edilen gelirlerin büyük bir kısmı (% 95) kar payı adı altında yeniden riyazi ihtiyatlara eklenerek biriktirilmektedir. Biriktirilen bu tutarlar, sigorta sözleşmesi sona erdiğinde sigortalının tazminatına eklenerek sigortalıya veya varislerine geri verileceğinden bu meblağlar sigorta şirketinin kazancı olmayıp sigortalının parasıdır denilmiştir. Yani bireysel emeklilik sisteminden önce bu alanda faaliyet gösteren emeklilik şirketlerinin portföy işletmeciliğinden elde edilen karlar,kurumlar vergisi istisnası uygulaması olmasa da sigortalıya ödenecek tutarlar, kurum giderleri olarak kardan düşüldüğü için kurumlar vergisi yükü içermemektedir.
Bireysel emeklilik sisteminde ise, 4697 sayılı Kanunun 9. Maddesiyle getirilen hükümle emeklilik yatırım fonlarının kazançları kurumlar vergisi istisnaları arasına sokulmuştur. Maddede GVK 94. Madde gereği tevkifat yapılmayacağı da hüküm altına alınarak , söz konusu kazançlar da vergi yükü sıfırlanmıştır. 
Hak Sahiplerine, tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları, yardım sandıkları, emeklilik ve sigorta işletmeleri tarafından yapılan ödemeler menkul sermaye geliri olarak kabul edilmektedir. (GVK md. 75. 15) Emeklilik kurumları belli bir süre üyelerinden  prim topladıktan sonra, toplanan fon ve getirilerinden oluşan tutarları belli kurallar çerçevesinde hak sahiplerine geri öder. İşte bu geri ödemeler sırasında elde edilen gelirin vergileme rejiminin ne olacağı, emeklilik sistemini etkileyen önemli kararlardan biri olacaktır. Gelir Vergisi Kanununun 4697 sayılı Kanundan önceki haline göre  gerek emekli, maluliyet, dul ve yetim aylıkları gerek emekli ,dul,yetim ikramiyeleri gelir vergisinden istisna edilmiştir. (GVK 23/11)  Ancak tüzel kişiliği haiz muhtelif emekli sandıkları ile sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen aylıklar için istisnaya sınır getirilmiştir. En yüksek Devlet memuruna ödeme tutarını  aşan kısmı gelir vergisine tabi olacaktır.(GVK 23/3)
4697 sayılı Kanunla getirilen hükümlerde ise geri ödemelere ilişkin olarak genelde mevcut  istisna eğilimi korunurken , bazı değişiklikler yanında bireysel emeklilik sisteminin vergisel boyutu ilk defa düzenlenmiştir. Yeni Kanunda en dikkate değer farklılık, bireysel emeklilik ve diğer sigorta şirketlerinden ödenen tutarlara, istisna uygulamasında getirilen farklılıklardır.
Sigorta şirketleri  tarafından yapılan ödemelere ilişkin istisna uygulaması 4697 sayılı Kanundan önce de bulunmakla birlikte değişik şekilde tatbik ediliyordu. Ödenen tutarlar en yüksek Devlet memuruna ödenenler ile kıyaslanmakta ve aşan kısmı vergilenmekteydi. Oysa 4697 sayılı Kanunun 1. Maddesi ile GVK’na eklenen mük. 21. maddesine göre, ödemelerin % 10’u gelir vergisinden istisna tutulmakta ,aşan kısmı ise vergilendirilmektedir. Yeni düzenleme ile bu türlü ödemelerdeki vergi yükünün arttığı söylenebilir. Ancak ödeme tutarının % 10’u en yüksek Devlet memuruna ödenen tutarı aşıyorsa yeni değişiklikler ile vergi yükünün azaldığından söz edebiliriz. Kanunla kurulan emekli sandıkları ve Sosyal Sigortalar Kanununun geç 20. Maddesinde belirtilen sandıklar tarafından yapılan aylık ödemeleri ise yine en yüksek Devlet memuruna ödenen tutarlarla karşılaştırılarak vergileme yapılmaktadır. Bireysel emeklilik sisteminden yapılan ödemelerde ise %25’lik bir istisna sınırı konmuş ve bu tutarı aşan kısmı gelir vergisine tabi olacaktır.
Genel olarak geri ödemelerle ilgili olarak üç farklı vergileme rejiminin olduğu görülmektedir.
-Kanunla kurulan emekli sandıkları ve 506 sayılı Kanunun geç.20. maddesinde belirtilen sandıklar
-Bireysel emeklilik sistemine tabi kurumlar
-Sigorta şirketleri
Vergilendirmede farklılıkları olan bu kurumlardan ödeme yapılırken,  en çok ayrıcalıklıdan  en aza doğru bir sıralama bulunmaktadır. 
7. Emeklilik Vergi Yapımızın AB Sistemi ile Uygunluğu ve Muhtemel Sorunlar:
AB üyesi ülkelerde emeklilik sisteminin vergilendirilmesinde , tümüyle benzer ve biri biriyle uyumlu bir yapı bulunmamaktadır. AB Anlaşmasında gelir üzerinden alınan vergilerde, temel prensip üye ülkelerin uygulama serbestliğinin olmasıdır. Ancak vergilemenin birden fazla ülkeyi ilgilendirdiği olaylarda, bu genel prensibin dışına çıkılmakta ve AB direktifleri uyulması zorunlu kuralları koymaktadır. Dolayısıyla, üye ülkeler emeklilik sisteminin vergilemesinde, çifte vergilendirmeye yol açmamak şartıyla serbestçe belirleme yetkisine sahiptirler. Özellikle üye ülkeler arasında eşgüdümün ve belli kurallara uymanın gerekli olduğu bazı durumlar ise iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Birincisi, vatandaşı olduğu  ülkede çalışan birinin daha sonra bir başka AB üyesi ülkeye giderek çalışmaya başlamasıyla ortaya çıkmaktadır. Diğeri ise çalıştığı ülke dışında bir başka ülkede yerleşik emeklilik sistemine bağlı olunması isteğinde görülmektedir. Bu iki durumda emeklilik sistemleri ülkeler arasında uyumlaşmalıdır ki, yararlananlar çifte vergilendirme ile karşılaşmamış olsunlar. İşte çifte vergilendirme önlenemez ise, işgücü bundan etkilenerek üye ülkeler arasında dolaşım serbestliği işlemeyecektir. Bu ise, aslında temel prensip olarak ülkelerin ulusal otoritelerine bırakılmış yetkilendirmenin gözden geçirilmesini zorunlu kılacaktır. Çünkü serbest dolaşım AB Anlaşmasıyla güvence altına alınmıştır. Bu anlaşmanın dört temel dolaşım serbestliğinden  (mallar, hizmetler , kişiler ve sermaye) biri olan kişilerin serbest dolaşım hakkı ancak ülkeler arası uyumu gerektiren AB direktifleri ile sağlanacaktır.
AB üyesi ülkelerin emeklilik sistemine ilişkin vergi yapısı hepsinde benzer olmamakla birlikte, genel bir eğilim dikkati çekmektedir. Birliğe üye dört  ülke dışında geri kalan on bir ülke emeklilik sisteminde benzer vergi rejimi uygulamaktadırlar. On bir ülkede yürürlükte olan şeklinde, prim ödemeleri ve biriken fonların değerlendirilmesi aşamalarında istisna uygulanmakta, hak sahiplerine geri ödemeler sırasında ise vergilendirilmektedir.
4697 sayılı Yasayla getirilen değişiklikleri de göz önünde bulundurarak, gelir ve kurumlar vergisindeki hükümleri bize emeklilik sistemimizin vergilendirilmesinde genel bir çerçeve ortaya koymaktadır. Gerek prim ödemeleri aşamasında  gerek hak sahiplerine geri ödeme aşamasında çok kesin ifadelerle vergileme rejimini özetlemek zor görülmektedir. Zira her iki aşamada da emeklilik kurumunun farklılığına göre farklı  bir istisna uygulanmaktadır. Ancak istisnalar genelde belli oran ya da tutarlarla karşılaştırılarak aşan kısımları vergilendirilmektedir. Ancak daha az karşılaşılan durumları ihmal ederek kabaca yorumlarsak prim ödemeleri aşaması için istisna uygulamasının, geri ödemeler aşamasında ise vergilemenin genel kural oduğunu söyleyebiliriz. Zira prim ödemesi için emeklilik kurumlarına göre farklı uygulama olmakla birlikte, maaşın bir oranını aşmayan ve asgari ücretin yıllık tutarını aşmayan  prim ödemesi genelde daha çok karşılaşılacak büyüklüğü ifade ettiğini söyleyebiliriz. Dolayısıyla Ülkemiz koşullarında yüksek tutarlarda olan primleri ihmal edersek bu aşamanın vergilendirilmediğini söyleyebiliriz.
Öte yandan, hak sahiplerine yapılan geri ödemeler sırasında da prim ödemelerine benzer bir durum geçerlidir. Emeklilik kurumunun hangisi olduğuna bağlı olarak bir birinden farklı bir vergilendirme rejimi söz konusudur. Ancak buradaki vergileme rejimine özellikle bireysel emeklilik kurumları ve diğer sigorta şirketleri açısından incelersek, vergiden istisna edilen kısım, geri ödemelerin ancak % 10 ve 25 ‘ne kadar olan tutara sağlanmaktadır. Dolayısıyla baktığımızda vergilemenin genel kural olduğunu söyleyebiliriz.
Emeklilik fonlarının işletilmesinden elde edilen gelirlere ise genelde istisna uygulandığı  görülmektedir. Bu bireysel emeklilik kurumlarının bu tür kazançları  için 4697 sayılı Kanunla kurumlar vergisi istisnaları arasına yeni bir hüküm eklenerek sağlanmıştır.(KVK md.8). Sigorta şirketleri için ise kurumlar vergisinde hak sahiplerine fon işletilmesinden dağılacak kısım için  indirilecek giderler arasında işlem göreceğinden vergi yükü taşımayacaktır. (KVK md.14)
Bu genel vergilendirme yapısını nihai tahlil de özetlenirse, emeklilik sistemine yönelik aşamalardan ilk ikisi için istisna uygulanmakta, son aşama ise vergilendirilmektedir. Bu ise AB üyesi 11 ülkede görülen EET (istisna,istisna,vergileme) sistemine paralel bir emeklilik vergilendirme sistemimizin olduğunu göstermektedir. Ayrıntılarda bu ana kuraldan sapmalar olması bu genel hükmü zedelemeyecektir. Zira 11 üye ülke için özetle ifade edilen  EET sisteminin her bir üye ülkede farklı bir çok noktası vardır.
AB üyeliğine giden süreçte, yakın bir tarihte karşılaşacağımız vergi uyumlaştırması konusunda, emeklilik sisteminin vergilendirilmesinde de bugünden strateji geliştirmemiz gerekmektedir. Uyumlaştırma emeklilik hukukunda olacağı gibi, bu sistemin vergilendirilmesinde de gerekmektedir. Üye ülkeler için geçerli olduğu gibi, emeklilik sisteminin vergilendirilmesinde serbestlikle beraber, işgücünün serbest dolaşım özgürlüğünü engelleyecek ve çifte vergilendirme yol açan vergisel hükümleri yeniden gözden geçirmek zorunda kalınacaktır. Bu konu, AB’ye sunduğumuz Ulusal Programımızda taahhüt edilen vergisel uyumlaştırma konusu hükümler arasında sayılmamasına rağmen, üyelik aşamasında karşımıza çıkacak olan ve çözülmesi gereken sorunlardan biri olacaktır.
AB Komisyonunun şu ana kadar aldığı kararlarda şu husus özellikle vurgulanmaktadır. Üye ülkelerin emeklilik sisteminden elde ettiği gelirlerin korunması sağlanırken, bu konunun vergilendirilmesinde geçerli olan ayırımcı ve kısıtlayıcı hükümleri değiştirilecektir. Bu genel kural , AB Komisyonu tarafından çok açık şekilde ifade edilen ve üye ülkeler için uyulması zorunlu bir husustur. Üyelik öncesi adaylık statüsünde olduğumuz bu süreçte , halen mevcut vergilendirme rejimimizde yer almayan  gerek diğer ülkelerdeki emeklilik kurumlarının gerek bu sisteme bağlı  kişilerin vergilendirilmesine yönelik yeni düzenlemeler gerekmektedir. Bu konulardaki  çalışmaların vakit kaybedilmeden  başlatılması,  ileride karşılaşacağımız sorunları çözümlemede büyük ölçüde yararı olacaktır.